marakeş şehir merkezi
  1. Gezilecek Yerler
  2. Gezi Rehberi
  3. Afrika’nın Kuzeyi Marakeş’teyiz: Albenili bir çöl kentindeyiz!

Afrika’nın Kuzeyi Marakeş’teyiz: Albenili bir çöl kentindeyiz!

Dolunay siminin sihrinde, egzotik kokuların buhurunda, kuma bulanmış o gizem ikliminde, kara gözlü falcıların çizdiği kaderde, albenili bir çöl kentindeyiz...

service

Afrika’nın kuzeyinde, Marakeş‘teyiz.

Marakeş Hakkında Temel Bilgiler

Marakeş, Fas‘ın orta kısmında bulunan şehir. Ülkenin ilk başkenti olma özelliğini taşıyan şehir Atlas dağlarının dibinde bulunmakta. Marakeş, Atlantik ile Fas arasında bir geçiş noktası oluşturmaktadır. Marakeş:  Marrakesh veya Marrakech, “Kırmızı Şehir” olarak bilinir.

İklim: Çöl iklimi egemendir. Bu nedenle yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılıktır. Marakeş’i ziyaret etmek için en güzel dönem ise sonbahar aylarıdır. Dil: Arapça Nüfus: 1,070,000 Din: İslam Vize: 90 güne kadar vizesiz Konsolosluk: 7, Avenue Abdelkrim Benjelloun 10010 Rabat, Fas Konumu için tıklayın.

marakeş

Bundan tam yarım yüzyıl önce “savaştan etkilenmemiş bir yer” ve o yeri “esirgeyen bir gök” arayışıyla çöle giden besteci-yazar Paul Bowles ve yazar eşi Jane Bowles’un yolları Marakeş‘e düşmüştü. Onların “Çölde Çay” olarak bize yansıyan Marakeş’i, 1947’de Amerika’da çok okunanlar listesinde uzun süre yer edinen bir kitap ve 1990’ların çok izlenen bir Bertolucci filmi olarak haklı bir ünle anımsanır.

marakeş şehir turu

Oysa Marakeş hiç de onlarınkine benzemiyordu. Evet, kırmızı ve turuncu renkler, yeri-göğü kaplamış, falcılar, seyyar portakal satıcıları, yılan oynatıcıları, simyacılar, eli kerpetenli sokak dişçileri ve rengârenk hasır sepetleriyle Berberi kadınlar sokaklarda dolaşıyordu. Öte yandan zehir zemberek sivri biber ve taze balık kızartmasını şahane pide ekmeği arasında satan yiyecek arabalarından fışkıran lezzetli duman, çöl tozlarına karışıyordu.

Rengârenk giysileri, püsküllü koni şapkalarıyla birer şovcuya benzeyen şerbetçiler, para vermeden değil fotoğraflarının çekilmesine, seyredilmelerine bile izin vermiyorlardı. Üstelik Akdeniz’in kuzeyi, yüzünü çoktan sonbaharın serin ve ıslak günlerine dönmüşken, Marakeş sokaklarında yabancılara şort ve fanila bluz giydirecek kadar çok bunaltıcı bir sıcak vardı.

“800 yıldır bu çöl şehri işte böyle uyanır!” diyordu bakımsız sapsarı dişleriyle sırıtan genç Berberi erkek. Bir eliyle 70 metre yüksekliğindeki Kutubiya (Koutoubla) minaresini gösteriyor ve bizim alışkın olduğumuz ezan makamına hiç benzemeyen bir ezanı okuyan müezzinin duyulmasını önemle işaret ediyordu.

fas marakeş

Oysa minarelerin bizim coğrafyamızdaki ince uzun, zarif yuvarlak estetiği, ilk uzay roketini andıran formları ve camilerin şık kubbelerinden eser yoktu Marakeş’te. İri yarı köşeli binaların yanında saat kuleleri gibi yükselen dümdüz kulelere minare diyorlardı.

“Yetkililer sizinkileri çok erotik bulduğu için, bizim camileri farklı inşa ettirmiştir” diye gülerek açıkladı Faslı yazar Mustafa Mesnevi. Evet, Marakeş sokakları Berberi ve Araplar’ın diğer göçebe kavimlerle karışmasıyla oluşan ince uzun, kemikli, sürmeli güzel gözlü Faslılar’a özgü seslerle gürültülü, kokularla baharatlı ve renklerle cıvıl cıvıldı.

Evet, hasır şapkalı fayton sürücüleriyle, tıpkı düşlerden kopup gelmiş renkler ve desenlerle elde boyanmış olağanüstü seramiklerin ve hasır üzerine işlenmiş, şahane Berberi kilimlerin satıcılarıyla sinir geren/gevşeten uzun pazarlık ayinleri bir serüvendi. Evet, içinde nane yaprağı salınan ve misafirperverlik işareti olarak ikram edilen çok tatlı nane çayını Marakeş’te reddetmek çok ayıptı.

Evet, kuskus, pastilya ve tacin yemeden Marakeş‘in damağı anlaşılamazdı.

Herkes kendi Marakeş’ini yaşar

Evet, evet ama… Yine de herkes kendi Marakeş’ini yaşıyordu işte ve bu nedenle artık tam ortasına otomatik Kola ve Sprite makinaları ve Club Med yerleşse bile, Marakeş’in hâlâ sunacak özgün bir gizemi vardı. Çünkü bazı sokakların herkese sunacak ayrı bir yüzü, herkesin kültürel haritasına uygun bir hikâyesi vardır. Çünkü Marakeş sokakları hâlâ, üstelik Türkiye gibi doğulu ve mistisizm kokan bir kültürde yetişen insanlara dahi düşler vaad edebilen bir sihre sahipti!

Gizemli bir parfüm, Marakeş sokaklarında mutlaka burunlara doluyor ve herkesi kendi düş gücünün zenginliği kadar büyülüyordu. Artık kimin düş bütçesi daha engin, kimin gönlü daha zenginse o daha fazla uçuyor, o daha fazla zevk alıyordu bu albenili çöl şehrinden…

marakeş

“Sonsuza dek yaşayacağımızı sanırız” diyordu yaşlı adam, sıcak, dağınık ve çok nemli bir Marakeş kahvesinde. “Oysa dolunayı daha kaç kez göreceğimizi bilmiyoruz. Yirmi kez? Yirmi bir kez? Belki daha da az!.. Ama bizler bunu bilmezmiş gibi davranırız. Sanki zamanımız ve yaşantımız sınırsızdır…”

“Çölde Çay” (The Sheltering Sky) adlı filmden böyle bir sahne belleğime çakılıp kalmış; ne zaman çöle gelsem, çıkıp tokatlıyor beni. Yıllar önce Sahra’nın başka bir ülke sınırları içinde kalan adresinde de aynı tokat patlamıştı yüzümde. Halbuki şimdi tam da Marakeş! Bu yüzden belki çölde ay seyretmenin apayrı bir keyfi, hele Marakeş gecelerinde dolunayla buluşmanın özel bir heyecanı var.

Çünkü, yakınlarda büyük bir elektrik tüketim merkezi yoktur ve gökyüzü yalnızca yıldızların dans ettiği lacivert bir düş pistine dönüşür. Kırlarda, ya da ıssız bir sahilde yakalanabilecek bu buluşma, aslında ancak çocukken vakit ayrılan ve hatta görev edinilen “evrenin pencerelerini seyretme” işidir ve bir anlamda kendi iç evrenimizle yüzleşmedir!

marakeş gezi rehberi

Marakeş ay sokakları

Yıldız baskınına uğramış çöl göklerinde “evrenin pencerelerini seyrederken” tam tekerlek bir dolunayla burun buruna gelmenize mucize demek için ille de romantik olmanız gerekmiyor. Çünkü Marakeş yoksulluğunu ve tarih içinde sıkışıp kalmışlığının hüznünü saklamak derdinde bir çöl şehri değildir.

Marakeş, başka bir yer olmak özentisinde değildir, ama ay sokaklarında dolaşan yabancılara, “Daha kaç kez dolunayı görebilecekler” sorusunu sordurtmadan da onları geri yollamaz!

Gerçek gezginlerin, “belli bir süre sonra evlerine dönmeye can atan turistler’e benzemediğini söylerler. Doğrudur. “Öteki ben”inin peşinde yollara düşen gezginin, Marakeş‘te ay sokaklarını gezdikten sonra eve dönmeye can attığını kim söyleyebilir?

Üstelik o filmde Marakeş‘te dolunay seyreden yaşlı adamın bizzat yazar Paul Bowles olduğunu açıklamak kime sürpriz olacaktır?..

Tepki Ver | _a_rm_1
0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
1
_a_rm_
Şaşırmış
0
hayran
Hayran
0
vir_sl_
Virüslü

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Gezitravels.com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!